Tatminkâr bir iş kavramı -yapan kişiye derin bir amaç duygusu veren, değerlerimizi, arzularımızı ve kişiliğimizi yansıtan bir iş- modern bir icattır. İnsanlar yüzyıllarca geçim mücadelesiyle uğraştı. Etkileyici bir kariyere kafa yoracak halleri yoktu. Ancak günümüzde maddi refahın artması zihinlerimizi özgürleştirdi. Yaşam macerasından daha fazla şey bekliyoruz artık.

Tatmin çağının büyük düşü, parayı anlamla takas etmek. Özellikle orta sınıflar için makul bir maaş, sosyal güvenlik gibi eski tip avantajlar sunan saygın bir kariyer yetersiz. Ev, araba ve tüketici kredilerini ödemek hâlâ önemli ama varoluşsal açlıkları doyurmak için daha fazlasına ihtiyaç var. Hemen herkes aldığı maaştan daha fazla değer taşıyan bir işe sahip olma arzusuyla yanıp tutuşuyor.

Birçok insan için tatminkâr bir kariyer bulmak, hayattaki en zor meselelerden biridir. Kaçamayacağını hissettiğin, sana ilham vermeyen bir işe sıkışıp kalmışsın. Araştırmaya devam ediyorsun ya da nereden başlayacağını bilmiyorsun. Ancak yaptığın işin sana hiçbir faydası olmadığını biliyorsun. İşte bunu tetikleyen bir panik atak, bazen bir aydınlanma anı her şeyin başlangıcı olabilir.  “Kariyer değiştirme hikâyeleri gayet düzgün ilerleyen geçiş evreleri, mutlu sonlar içeren anlardan doğmamıştır. Karmaşık, kişisel çatışma ve güçlükler içeren hikâyelerdir.”

İş için yaşama dönemi sona ermek üzere. Esnek çalışma modelleri her yanı sardı. Artık kariyer seçmek korkunç cahil olduğumuz ergenlik döneminde aldığımız ya da bize dayatılan bir karar değil sadece, bütün iş hayatımız boyunca karşılaşacağımız bir ikilem. Yaparken kendimizi capcanlı hissettiğimiz, potansiyellerimizi geliştirdiğimizi bildiğimiz bir iş bulmak mümkün mü? Bu durum yalnızca iyi eğitim almış, para sorunu olmayan, sosyal ilişkileri güçlü ayrıcalıklı azınlıklara özgü bir ütopya mıdır?

İlk çözüm “sırıt ve katlan” yaklaşımıdır. Beklentilerini kontrol edip, mümkün olan en alt düzeye indirgeyerek mevcut işini kabullenirsin. İnsanların büyük çoğunluğu için iş zaten angaryadır, öyle de kalacaktır. Kaçınılmaz olanı kabul etmemiz, finansal ihtiyaçlarımızı karşılayıp iş saatleri dışında gerçek hayatımızı yaşamaya bir miktar zaman bıraktığı sürece, elimizdeki iş her neyse ona katlanmayı bilmemiz gerekir. Tatmine ulaşmayı mümkün gören iyimser bilgeliklerden korunmanın en iyi yolu, kabullenmeye hatta boyun eğmeye dair güçlü bir felsefe geliştirip anlamlı bir kariyer bulma arzusuna gönlümüzde yer vermememizdir.

Batıda tatminkâr bir iş bulma arayışının kökenleri, Rönesans Avrupa’sında bireyin yükselişi ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra uygulamaya konan sosyal devlet politikalarında bulunur. Bu kırılmalar ressamların kendi portrelerini çizmesi, mahrem günlükler, otobiyografi türünün doğuşu ve mektuplara şahsi mühürlerin basılmaya başlanması gibi oldukça kişiselleşmiş kültürel yeniliklerin doğmasına da sebep olmuştur. İşte bu kendini ifade geleneği, giysilerin, dinlenen müziklerin bireysellikleri yansıtması; kimliğini, kim olduğunu, hayattan ne istediğini ifade etmene imkân tanıyan bir iş arayışına insanları ister istemez iteklemeye başlamıştır.

Günümüz Türkiye’sinde dünyayla olan iletişimimiz de göz önünde bulundurulduğunda çoğunluk için tatminkâr bir iş arayışı ütopya değildir. Kariyer seçimi alanı eskiye bakarak oldukça genişlemiş, ne istediğini bilen insanlar için yeni ufuklar, imkânlar doğmuştur. Doğru, artık çıta yükselmiştir. Türkiye’de insanlar işlerinden geçmiş kuşaklara göre daha fazla şey bekliyor. Bir gün bir yerlerde şu yıldırıcı soruyla hangimiz karşılaşmadık ki: ” Ne iş yapıyorsun? ” Ağzımızda acı bir pişmanlık tortusu bırakan kariyerde yıllarımızı heba ediyor olmaktansa, hayatımızla gerçekten değerli bir şey yaptığımızı hissettiren neşe verici bir cevap vermeye çalışabiliriz. “Eğer hayatta korkmaya değer bir şey varsa o da insana sonunda pişmanlık verecek bir tarzda yaşamaktır.” Filozof A.C. Grayling

 Şimdi kariyer meselesiyle ilgili iki temel soruya bakalım:

  1. Tatmin edici bir kariyerin temel unsurları nelerdir?

Tam olarak ne aradığımızı bilmeliyiz. Üç ana unsur var: anlam, akış ve özgürlük. Bunları elde etmek çok zor, peşlerinden gitmek çok gerilimli. Bir örnek verelim: Fark yaratmak umuduyla inandığımız bir dava uğruna çalışmayı mı, iyi bir maaş ve sosyal statü sağlayan bir kariyeri mi tercih etmeliyiz? Özelleşmiş belli bir alanda çok başarılı biri olmayı mı yoksa çeşitli alanlarda ortalama düzeyde başarılı biri olmayı mı tercih etmeliyiz? Kariyer arzularımızla anne ve babalık rollerimizi ya da boş zaman arzumuzu nasıl dengeleyeceğiz?

  1. Kariyer değiştirmeyi nasıl becereceğiz, bu yolda olası en iyi kararları nasıl alacağız?

Herkesin işine yarayacak şablon bir strateji yok. Ancak atılması gereken üç adım var. Başlangıç noktası, eski işimizi geride bırakıp yeni bir kariyere başlamakla ilgili korku ve kafa karışıklıklarımızın kaynağını anlamaktır. Bir sonraki adım, tarafımızdan keşfedilmeyi bekleyen tek bir mükemmel iş olduğu mitini reddetmek, bunun yerine çoklu benliklerimizi, karakterimizin farklı yönlerine uygun düşebilecek olası kariyerler dizisini tanımlamaktır. Son olarak yapılacak şey, standart kariyer değiştirme modelini tersine çevirmektir. Önce gayretle planlayıp sonra harekete geçmektense, önce harekete geçip sonra düşünmeli, çeşitli benliklerimizi gerçek dünyada teste tabi tutacak deneysel tasarıları hayata geçirmeliyiz.

Kendinize radikal bir izin yılı vermeyi hiç düşündünüz mü?

Hangi kariyer yolunu izlememiz gerektiğini keşfetme yolunda zorlu yolculuğa başlamadan önce aşağıdaki soruyu kendimize soralım, biraz düşünelim, daha da iyisi bir arkadaşımızla tartışalım: Şu anda sizi -zihniniz, karakteriniz ve ilişkilerinizle- bir kişi olarak var eden mevcut işiniz nedir?”

Kaynak: Kendimize Uygun İşi Nasıl Buluruz, Roman Krznaric, Sel Yayıncılık

 

Yorum Yazın